“Karadeniz Tahıl Girişimi, Türkiye’nin uluslararası aktör konumunu güçlendiriyor”
Ukrayna, Rusya Federasyonu, Birleşmiş Milletler ve Türkiye arasında 10-11 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen dörtlü görüşmeler sona erdi. Konuyu değerlendiren İstanbul Gelişim Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Bahlul Aliyev, görüşmelerin hem bölgesel hem de küresel önemine vurgu yaparak, Türkiye’nin uluslararası bir aktör olarak öneminin her geçen gün arttığını söyledi.
Ukrayna-Rusya savaşının başlaması ve Rusya’nın Ukrayna’nın Karadeniz kıyılarını ele geçirmesiyle başlayan tahıl krizinin tüm dünyada gıda krizine yol açabileceğine işaret eden Aliyev, “Ukrayna’da 27 milyon ton tahıl mahsur kaldı. Limanlar dünya çapında endişe yarattı ancak Batılı ülkelerin girişimleri Rusya tarafından reddedildi.Türkiye ile BM arasında varılan anlaşma ile Türkiye’nin girişimleri sayesinde resmi Moskova, tahıl sevkiyatı için İran’ın kontrolünde bir koridor oluşturmaya ikna edildi. İstanbul’da Ortak Koordinasyon Merkezi kuruldu. Bu bağlamda Türkiye, ciddi küresel gıda krizini durdurdu” dedi.
“TAHIL AMBARGOSU RUSYA İÇİN ÖNEMLİ BİR KAMYON”
Ukrayna limanlarına sıkışan tahılın Rusya’nın Batı’ya karşı bir baskı aracı olduğunu ifade eden Aliyev, “Rusya aslında 22 Temmuz’da varılan anlaşmayla Ukrayna tahılının Karadeniz’den taşınmasına izin vererek önemli bir koz kullanmayı geciktirdi. 2022. “Tahıl sorunu Rusya’nın Batı karşısında kozu olabilecekken, Türkiye’nin girişimiyle dünyaya koridor açıldı. Gıda fiyatlarının uzun süre sabit kalmasına hizmet etti” dedi.
“Türkiye ANLAŞMALARDA ANA OYUNCU”
Aliyev sözlerini şöyle sürdürdü:
“İstanbul’da yapılan görüşmeler yine ümit verici. Aslında anlaşmanın süresinin 18 Mart 2023’te bitmesi gerekiyordu ama 60 gün uzatıldı. Bu da anlaşmanın 18 Mayıs’ta sona ereceği anlamına geliyor. Türk tarafının Türkiye’deki görüşmelerin yine dörtlü formatta olduğu ortaya çıktı.Sürmesi kararlaştırıldı.Doğal olarak Rus tarafının da bazı talepleri var ve böylesine gergin bir ortamda karar almak kolay olmayacak. Konu stratejik olduğu kadar hümanist açıdan da değerlendiriliyor. Bütün bunlar dikkate alındığında Türkiye kilit aktör olarak bir kez daha öne çıkıyor.”